Bir eğitim adamı, danışman, koç ve assesör olarak zekâ türleri ile uzun yıllardır ilgileniyorum. Zekâ türleri, psikoloji, algı, iletişim ve farkındalık konularında çalışmalar yaptım. Sonu olmayan bir ummana benzeyen zekâ konusunun sadece eğitimde değil, hemen her alanda önem taşıdığını düşünüyorum.
Bir eğitim adamı, danışman, koç ve assesör olarak zekâ türleri ile uzun yıllardır ilgileniyorum. Zekâ türleri, psikoloji, algı, iletişim ve farkındalık konularında çalışmalar yaptım. Sonu olmayan bir ummana benzeyen zekâ konusunun sadece eğitimde değil, hemen her alanda önem taşıdığını düşünüyorum.
Uzun yıllardır Intelligence Quotient yani IQ kavramı (kişiler arası karşılaştırma yapabilmeye olanak sağlayan işleyiş skoru) tüm dünyada iş yaşamının merkezinde yer aldı. Ardından büyük ekonomik krizlerin ve global problemlerin yüksek IQ’lar ile yönetilemediği anlaşıldı. IQ’su yüksek insanlar krizleri engelleyemediler. Zamanla insan zekâsı bir bütün olarak ele alınmaya çalışıldı. EQ (Duygusal Zekâ) ve SQ (Sosyal Zekâ) kavramları ile IQ’yı destekleyici zekalar kavramsallaştırıldı. Hatta CQ (Yaratıcı Zekâ) kavramı ile birbirinden bağımsızmış gibi anlamlandırılan zekâ türleri birbiri ile bütünleştirilmeye çalışıldı. Bu, insan zekasının IQ’dan ibaret olmadığını sezen bilim için önemli bir adımdı.
Bundan 12 sene önce Türkiye’de ilk defa SQ kavramını banka satış yöneticilerine yönelik geniş katılımlı bir zirve etkinliğinde gerçekleştirdiğim sahne konuşmasında ortaya attım. Amerika seyahatimde sokaklarda gördüğüm, evini, arabasını, işini kaybetmiş binlerce yüksek IQ’lu ancak bitap durumda olan şirket yöneticisinin trajedisinden de bahsetmiştim. Yüksek IQ güvenli ve huzurlu bir yaşam inşa etmek, mutluluk ve başarı için kâfi değildi…
SQ, Spiritual Quotient, yani Ruhsal Zekâ Katsayısı anlamına geliyordu. Sosyal Zekâ (SQ) ile karıştırılmaması için ortasına bir de P harfi iliştiriyor ve SPQ diyorum. Ortaya kavram atmanın çok da zor olmadığı bir çağda yaşamanın kolaylığı ile SPQ kavramı hemen kabul gördü ve çoğu eğitmen ve uzmanca P harfi silinerek salt SQ olarak sık sık birçok eğitimde ve kitap çalışmasında kaynak belirtilmeden kullanılır oldu. Nedeni ise çok basitti, SPQ kavramı oldukça ilgi çekici, yeni ve taze bir fikirdi ancak bu fikrin gerçek anlamını çoğu insan bilmiyordu ve bilmek için de yeterince emek harcanmadı.
Ruhsal Zekâ Katsayısı bu kavramın anlamına vakıf olmayan uzmanlarca kullanıldı ve gerçek anlamı idrak edilemeden eskitildi. Yurtdışında ise bizim bu kavramı ortaya atışımızdan bağımsız olarak daha eski yıllarda da bahsediliyordu ve fikir kaşiflerinin uzlaştığı ortak paydalar olsa da genellikle bizim bahsettiğimiz Ruhsal Zekâ Kavramı ile temel noktalarda ayrışıyordu. Bence bu çok doğaldı çünkü ruhun, sezgilerin ve kalbi anlayışın tarifi üzerinde insanlık henüz uzlaşamadı ve konu kadim bir muamma olarak kaldı.
Bu yazımda ise çok daha farklı bir kavramdan, ruhu olmayan ama birçok zekâ türünü kendi bünyesinde senkronize ederek ciddi bir kalibrasyona ulaşan bir zekadan bahsedeceğim; “Yapay Zekâ”, yani “Artificial Intelligence (AI)”.
“Yapay Zekâ” Neyin Nesidir?
İnsanlık ilk defa insan tarafından tasarlanan, ancak doğası insandan esinlenerek ortaya konsa bile ilk defa insanı bu denli iyi bir şekilde modelleyebilen bir zekâ biçimi tasarladı ve bunu hayata geçirdi. Adına da Yapay Zekâ koydu.
Yapay zekâ insan eli ile yapılan makinelere ve robotlara yüklenen, doğal biçimde değil, yapay bir şekilde geliştirilen sayısal bir akıl tasarımıdır. Yapay zekayı kullanan teknolojileri en basit olarak kısaca şu şekilde de tarif edebiliriz; Sorun çözme ve öğrenme gibi insanların diğer insanlar ile bağdaştırdığı kavramsal özellikleri taşıyan akıllı makineler.
Yapay Zekâ hakkında gerçekleştirilen teknoloji çalışmaları; akıl yürütme, bilgi, planlama, öğrenme, doğal dil işleme, algı ve nesneleri elle işleme ve hareket ettirme gibi konuları kapsamaktadır. Huawei markasının Türkiye Kıdemli Eğitim Müdürü olarak görev yaptığım yıllarda GSM alanında Yapay Zekâ uygulamaları ile haşır neşir olduğum dönemdi ve Çin’de düzenlenen bir workshop ve eğitim kampına da katılma imkânı bulmuştum. Bu kampta 50 ülkeden gelen yöneticilere bir seminer verme fırsatı da bulmuştu. Akabinde markanın Polonya’da gerçekleşen yoğun bir beyin fırtınası kampına da dahil olmuştum. Daha o yıllarda Yapay Zekâ konusunun nereye doğru evrileceğini görmek mümkün olmuştu.
Yapay Zekâ alanı bilgisayar bilimi, matematik, psikoloji, dil bilimi, felsefe ve nöroloji gibi birçok alandan da faydalanmaktadır ve disiplinler arası bu endüksiyon artarak devam edecek, bunda şüphe yok. Zira 2018 senesinde Yapay Zekâ alanında yatırım yapmanın geleceğimiz için de büyük önem taşıdığından bahsetmiştim.
Yapay Zekâ bir trend değil, teknolojinin doğal seyrinde gelişen ve zamanla daha da gelişecek olan bir teknolojik sahadır. Bu sahada başarılı olan ülkeler eğitimde, sanayide, teknolojide ve diğer çoğu alanda güçlenmeye devam edeceklerdir.
Tüm zekâ türleri insan kaynaklıdır ve yine insanoğlu tarafından keşfedilmeyi beklemektedir. Bu keşif serüveninde yerini alanlar geleceği şimdiden yakalayanlar olacaklar.
“Yapay Endişeye Dikkat”
Ancak bu serüvenin kritik bir tuzağı da var. Yeni olan, dijital olan ve süratle yayılan her fikir, araç ve yöntem profesyonel iş hayatı içinde evrilmekte zorlanan her bireyi daha çok endişelendirir olmaya başladı. Bu endişe başlangıç ve orta seviyede ise yeni olan her ne varsa onunla temas etmeyi, kavramayı, öğrenmeyi ve uygulamayı kolaylaştırıyor. Bu iyi bir şey, çünkü iş yapış biçimimizi günümüz koşullarının ihtiyaç duyduğu hızla hizaya sokuyor ve içeriklerimizi zenginleştirirken bize de yeni pencereler açabiliyor. Ancak bu endişe yüksek seviyede ise zamanla bir şeylerin gerisinde kalma duygusu ile pekişerek bizi özgüven eksikliğine, eylemlerimizde donuklaşmaya, yaptığımız güzel işleri yetersiz bulma illüzyonuna ve teknolojiye tapınan zihinlere karışarak, zamanla ikonikleşen kişileri daha çok takip etme ihtiyacına dönüşebiliyor.
Bir araç amaç haline gelmeye başlıyorsa orada birileri araç haline geliyordur. Yapay Zekâ sadece basit bir araç ve tüm çabanız bu teknolojiyi yaşamınıza hazmettirmeye çalışmak gibi bir amaca dönüşmeye başlıyorsa sizin birilerinin bu teknolojileri yaymasına araç olmaya başlayacağınızı gösteriyor. Öncelikle bu gereksiz endişe, amaç ve araç sarmalından çıkmanız ve zihninizi özgürleştirmeniz gerekiyor.
Korkmayın! Yapay Zekâ sizin işinizi falan elinizden almayacak. Tabii yaşam felsefeniz ve kurgunuz öğrenmeye, gelişmeye ve yeniliklere açıksa… Kapalı devre bir kafaya sahipseniz, Yapay Zekâ kullanan kafaların gerisinde kalacaksınız.
Bunun için öncelikle “Yapay Endişe” adını verdiğim duruma karşı uyanık olmanız gerekiyor. Yüksek endişe zekanızı kullanmanızı zorlaştırır. Yapay Endişe teknolojik yeniliklerin eşgüdümlü olarak pompaladığı bir durum ve bu durum insanlardaki bir şeylerin gerisinde kalma duygusunu köpürtüyor. Bir şeylerin gerisinde kalma duygusu teknolojik tüketimi korku duygusu ile domine eden tuhaf ve tehlikeli bir sarmal.
Yapay Zekâ üzerine ilk makalemi seneler önce yayınladığımda iş yaşamındaki Yapay Zekâ trendini takip etme endişe seviyesi bugünün endişe seviyesinin çok gerisindeydi. Bugün ise adeta bu konu psikosomatik bir seviyeye doğru yükseliyor. Aslında insanlar Yapay Zekâ aracını işi için değerlendirmek istese de bunu yapmakta zorlanıyor. Bir AI uygulaması buldun, uyguladın, keyif aldın… Ama bir başkası daha çıkıyor ve aldığın bu kavrayış zevkini lağvedebiliyor. Daha iyisi, daha hızlısı, daha güçlüsü, daha performanslısı… Dönme dolap yolunda koşan hamster misali, sürekli koşan, ancak bir hedefe varma illüzyonu ile hipnotize olma hali dışına çıkamayan bir psikolojik sarmal içinde insanlar sıkışıp kalabiliyorlar.
Öncelikle bu “Yapay Endişe” adını verdiğim duruma karşı uyanık olmanız gerekiyor. Yüksek endişe daima zekamızı kullanmamızı zorlaştıracaktır. Bu endişeyi makul seviyeye indirebilirsek “Yapay Zekâ” faydalı bir “tool” olarak işimize yarayan basit bir araçtan başka bir şey olmayacaktır.
“Yapay Zekâ Basit Bir Araçtır!”
Evet… Yapay Zekâ gerçekten de basit bir araçtır! Ruhsal, otantik ve eşsiz olan bireysel zekânız, Yapay Zekayı gibi basit bir aracı işinizde kullanacak bir rahatlıkta ve farkındalıkta olmalıdır. Yapay Zekâ dediğimiz şey, IQ seviyesi ortalamanın altında bir insanın bile kullanabilmesi için tasarlanmıştır! Yapay Zekâ kullanmayı öğrenmek temel seviye MS Office programlarını öğrenmekten bile çok daha kolaydır. İlk adım alarak arama motorlarına girersiniz, Yapay Zekâ kullanımı için geliştirilen programlara bir linke tıklayarak dahil olursunuz, uygun kelime ve ifadeleri yazmayı da birkaç saat içinde öğrenerek yolunuza devam edersiniz. Yapay Zekâ araçlarını kullandıkça derinleşirsiniz, keşfedersiniz ve öğrenirsiniz. Yani Yapay Zekâ sizin zekânız tarafından kullanılması gereken basit bir konudur ancak işinize katkıları basit denemeyecek kadar ilham verici olabilir.
Şüphesiz Yapay Zekâ, yukarıda özetlemeye çalıştığım farkındalıklara sahip satış profesyonellerinin elinde faydalı bir araç olacak. Satış ekiplerinin vizyonunu besleyen faydalı bir araç olabilmesi ise satış profesyonellerinin bu teknolojiyi kullanarak sunum becerilerini zenginleştirmesi ile mümkün olabilecek.
Bu makale Yapay Zekâ ile yazılmış da olabilirdi. Ancak o zaman şu anda aldığınız lezzeti alamayabilirdiniz. Makalemi okurken yapay olmayan zihinsel bir temasa geçmenin, iletişim kurmanın ve karşılıklı muhatap oluşun hissiyatını kanıksamayanlarınız mutlaka vardır. Ancak Yapay Zekâ kullanarak bu makaleyi ortaya çıkarsaydık belki daha da keyifli bir şeyleri kavramanıza yardımcı olabilirdi, bilemiyorum. Bunu ancak hemen şimdi bir Yapay Zekâ aracı kullanmayı denerseniz bulabilirsiniz.
Müşterileriniz daima “sizinle” iletişim kurmak isteyecektir. Sunumlarınızda Yapay Zekâ araçlarını kullanın ancak size ait olan ruhunuzla beslenmiş “Organik Zekanızın” etkisini, değerini ve eşsizliğini de daima hatırlayın!
Emrah Altuntecim
www.altuntecim.com
.